Mehmet Demirci Turizmci - Şair, Yazar, İzfak Gezi ve Seyahat Danışmanı, Karadeniz bölgesinin ilk A grubu acentesi olan Türkü Turizm Seyahat Acentesinin de Ceo'su
Mehmet’in hikâyesi her ne kadar sahibi olduğu Türkü Turizm Seyahat Acentesinin sayfalarında kısa bir başlık altında yazıyor olsa da, aslında çok daha uzun ve derin bir araştırmanın da konusu olabilecek özellikleri saklar içinde.Sert mizacı, aykırı duruş ve söylemleriyle karşılaşanın “bu adam nasıl Turizmci olur ? " sorusu düşer aklına önce; onu ilk tanıyanın... Karar verdik, onun belgeselini çekeceğiz kısmet olursa…"Onu nasıl tanımlarsın?" diye bana soracak olursanız; 20 yıllık gözlem ve dost ilişkilerin süzgecinden geçip gelen, arınmış ve tertemiz bir yakıştırma yaparım ilk; çekincesiz; “ Kaçkar dağlarının benzerliğini saklar ruhunun derinliklerinde…” diyerek; gerisini planlanmış çekimler sonucunda anlatalım ve bildik yönlerine değinelim biraz… Mesela, 1998 yılında kurulan Türkü Turizm Seyahat Acentesi ile başlayan sürece dokunalım; aslında o sürecin izleri çok daha eskilerde başlar, ta ki 1974'lerde... Hiç kimsenin henüz Kaçkarlardan haberdar olmadığı Savaş Güney’li yıllara uzanan, masalsı yönleri ağırlıkta ve başka, başka hikayeleri de alarak yanına uzayıp gelir günümüze...
Karadeniz Bölgesi ve Türkiye’nin henüz, alternatif turizmin ne demek olduğunu bilmediği hatta Ekolojik yaşamın içini dolduracak birikime dahi sahip olunmamış yıllarda, adını birçok insan duymuş olsa da yaşam hikâyesini bilmediğiniz, Karadeniz bölgesi ve Kaçkarlar’da Alternatif Turizmin ilk patikalarını açan ve mihenk taşlarını döşeyen Savaş Güney'e kadar uzanan bir yol hikâyesidir öykünün aslı… Bölgeyi avucunun içi gibi bilirmiş Savaş; Almanya'dan ve Türkiye'nin farklı bölgelerinden eş-dost gele gide Kaçkar dağlarında ilk Trekking olayını başlatmış kişidir. 1993 yılında bir trafik kazasında yitirmişiz bu güzel insanı....Dedim ya oralara çok girmeyelim çünkü Savaş'ın öyküsü başlı başına ayrı bir konu…
1993'ün 3 Eylül’ünde, talihsiz bir trafik kazasında Savaş Güney’i kaybedince, İstanbul karmaşası içinde kaybolup giden monoton bir yaşama veda ederek, dede topraklarında doğal yaşamayı tercih eden Mehmet Demirci de, Savaş Güney ile olan entelektüel birlikteliğinin de sonucu olarak bayrağı devralır ve Savaş’ın başlattığı Ekolojik Yaşam Kültürünü Fırtına Vadisinde kendi yaşam biçimi olarak uygulamaya başlar; ve uzak yakın gelenler için dağ rehberliği ile renklendirerek 6 yıl kadar sürdürür bu yaşamını. Ancak karlı bir Kış sabahında çiftliğin etrafında gezinen kurt sürüsünü izler uzaktan uzağa ve yeni yeni yürümekte olan Güneyce kızına zarar vereceğini düşünerek başka bir boyuta sıçrar yaşam hikayesi Mehmet'in; Ayder'in yayla olduğu zamanlardaki Fora Pansiyonlu yıllar başlar...
Kendi üretim-tüketim ve takas esasına dayalı olan Sincina Çiftlik sistemi aynı zamanda bölge ve Türkiye’de şimdilerde gündemde olan "eko-çiftlik" projesinin de ilk örneği olur. Yaşantının ilginçliği ve sonuçtaki farkındalık, Demirci ailesini ziyaret eden kişilerin kalitesi ve yönlendirmeleri , Turizm konusunda daha ciddi yapılaşmalara gidilmesi gerektiğini işaret eder ki, 1998 de ilk adım atılarak, Rize ilinin, konusunda ilk A gurubu Seyahat acentesinin Merkezi Çamlıhemşin’de Türkü Turizm Seyahat Acentesı adıyla kurulur.
Faaliyetlerini daha çok yabancı müşteri odaklı sürdüren Türkü Turizm, diğer acentelerin aksine alternatif turizme odaklanarak bu konuda uzmanlaşır ve Kaçkarlarda diğer acentelerce yapılan doğa odaklı turizmin de gelişmesine katkıda bulunur.
Doğa Turizminde yapılan yanlışları ve yapılması gerekenleri bağlı bulunduğu TÜRSAB örgütüne ve Turizm Bakanlığına görüş bildirerek ilgili organların da çalışmasını sağlayan Türkü Turizm, 2000'lerden sonra özellikle Eko turizm ve Sürdürülebilir Turizmin Türkiye’deki etkin savunucularından olur.
İşte Mehmet ile yollarımızın kesişmesi de tam da o yıllarda başlar; Patikatrek Doğa Sporlarının temelleri de ilk kez Fırtına vadisinin sessiz bir akşamında dile düşer ve oluşumuna uzanan ilk kararlar da orada alınır. Sonraki yıllarda Patikatrek ve Türkü’nün bölgesel iş arkadaşlığı başlar ve günümüze kadar devam ederek gelir… Bölgede bir araya gelen uzman kadroların her birinin Dağ-Doğa ve özellikle de Kaçkar sevdalısı olduğu bu yol arkadaşlığı, hem dağın ve dağcılığın hem de Turizmin temel ilkelerinden ödün vermeksizin, müdahale edilmemiş bir doğada, maddiyatın ön plana çıkarılmadığı bir anlayışla, gelecek kuşaklara taşınması umuduyla misyonerliğini bugün de sürdürmektedir.
2020 ‘nin Mart ayında tüm dünyayı etkisi altına alan Covit-19 Pandemisi Türkiye’de de görülmeye başlayınca, birçok alanda olduğu gibi Turizm faaliyetleri de durur ve içe kapalı bireysel bir yeni yaşam modeli başlar tüm ülkede. Haziran ayı başında her ne kadar serbest dolaşım ilan edilse de geçmiş yıllarla ilgisi olmayan geliş gidişler Mehmet Demirci’ye yepyeni kararlar aldırır ve Fırtına vadisine tepeden bakan izole çiftlik yaşamını eşi Kader hanıma bırakarak neredeyse kırk yıl önceki geleneksel yaşam tarzına geri döner; nasıl mı?
Kaçkar Dağlarının eteklerindeki 2.300m rakımda, insanların el etek çekerek terk ettiği Kotençur yaylasında, dedesinden kalma bir yayla evini yaşanabilir hale getirerek işe koyulur. Bölgenin en verimli süt keçisi türlerinden beş tanesini de yanına alan Mehmet Demirci çobanlık yapıyor bugün, "şimdi beş olan yarın Beşyüz olur inancıyla." Evet, evet! yanlış duymadınız; Türkiye’nin en en eski ve sürekliliğini aralıksız devam ettirebilmiş 30 yıllık Acentecisi Mehmet Demirci çobanlık yapıyor. Altı aylık ömrün kaldı diyen Doktora inat, iki keçi ile Kaçkar dağlarının yamaçlarını mesken tutmuş Koçdüzünden Ömer amca geldi şimdi de aklıma; o keçilerle 20 yıl daha ömür süren Ömer amca... Demem o ki; doğayla inatlaşmak ve aykırı olmak yerine onunla uyumlu kalmayı beceren insanın yaşamı daha uzun; cünkü, anlamlı ve değerli olanı koruyup kolluyor doğa ki, biz farkında değiliz...
Mehmet Demirci, Kotencur yaylasında keçileri ve günlük olağan yaşamın gerekliliklerinden artta kalan zamanlarında ise şiir yazıyor, anı ve birikimlerini yazılı hale dönüştürerek hala üretmeye devam ediyor; ilk gündeki heyecan ve dostane birlikteliğimiz gibi, aynı heyecanla bizim yani İZFAK ve Patikatrek Doğa Sporları Eğitim Merkezinin Gezi ve Seyahat Danışmanımız ve O, bugün çobanlık (!) dahi yapıyor olsa da, bu takımdaki yeri hep kalıcı...
Hemşin’den Rusya’nın kırım şehrine giden ilk gurbetçilerden olan Ahmet Galip Efendinin etrafındakilere,Tabasının geleceği için gurbete gideceğini söylediğinde “bizi yetim ve yalnız mı bırakacaksın” diyenlere “Korkmayın, bu topraklarda sizin kapılarınıza Yağmurdan başka bir şey düşmez” demesinden etkilenerek bir cevap da Mehmet Demirci veriyor ona; kendi usulünce…
Arkanızdayım bir dağ misali
ve inananlarla
o dağlara çıkın; çıkamadıklarıma,
koç kabanlarından aşağı
yüreğimin dehlizlerine inin;
inemediklerime,
en aşkın hüzgününden kopup,
gidin gidemediklerime
ve en içten duygusundan sıyrılıp yolların
gelin gelemediklerime;
hoş tutun mesela
Amlakiti, Kotençuru çok sevin
hürmetindeyim bir akarsuyun
ve boşunayım
Hemşin’e emanet bir kalbin son çeyreğinde (M.Demirci)